20 Mart 2020 Cuma

MUSTAFA SOLAK'IN "ATATÜRKÇÜLÜK, 100 SORU 100 YANIT" KİTABI BAĞLAMINDA ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYİ GÜNCEL OLANA UYARLAMAK

Mustafa Solak bu kitabında Atatürkçülük ile ilgili 100 soruya yanıt veriyor. Bu 100 soru ve onlara verilen yanıtlar seçilirken günümüzde kendini Atatürkçü olarak tanımlayan kesimlerin düştüğü taktik ve stratejik hatalar merkeze alınmış. Ulusal birliğe ekmek kadar su kadar ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde hangi siyasi konuda Atatürkçülülerin hangi mevzide olması gerektiğini açıklamaya hizmet edecek sorular ve yanıtlar yer almış kitapta. Günümüzde Atatürkçülük adına üretilen birtakım fikirlerin tarihsel olarak Atatürkçülükle ne oranda bağdaştığını ne oranda çeliştiğini göstermek amacıyla yazılmış bu kitap. Bu açıdan güncel bir ihtiyaca yanıt veriyor.

Atatürkçülüğün temelinde tam bağımsızlık, dolayısıyla antiemperyalizm vardır. Kendini antiemperyalist olarak tanımlamayan bir kimsenin Atatürkçü olması mümkün değildir. Zira Atatürkçülük antiemperyalist bir ideolojidir. Emperyalizme karşı olan tüm siyasî grupları, emperyalizme karşı olan bütün toplumsal sınıfları tek bir çatı, tek bir amaç etrafında birleştirip mümkün olan en geniş direniş cephesini inşa ederek emperyalizme karşı örgütlü direnişin ideolojisidir. Türkiye'de emperyalizme karşı bir örgütlü mücadele vermek isteyen her kim varsa yolu Atatürk'ten ve Atatürkçülükten geçmek zorundadır. Nasıl ki Latin Amerika'da özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi verenler Simon Bolivar'ın adını anmak zorundaysa bizim ülkemizde de antiemperyalist mücadele vermek isteyenler Atatürk'ün programında birleşmek zorundadır.

1919'da emperyalizme karşı örgütlü direnişi başlatan Mustafa Kemal sadece kendisi gibi düşünenlerden oluşan homojen bir küçük örgüt kurarak işe başlamış olsaydı başarılı olamazdı. Bu şekilde başarılı olamayacağı için kendisi gibi düşünmeyen fakat ülkenin işgalden kurtarılması ve tam bağımsızlığı konusunda hemfikir olduğu bütün politik öznelerle ve kitlelerle mümkün olan en geniş ittifakı kurarak mücadeleye başladı. Mustafa Kemal ile Mehmet Akif'i aynı mevzide saf tutmaya zorlayan nesnel gerçeklik bugün de Mustafa Kemal ve Mehmet Akif gibi düşünenleri aynı mevzide örgütlenmeye mecbur ediyor. Bakınız, bu bir seçenek değildir, mecburiyettir. Şartlar Atatürkçü ve muhafazakâr kitleleri ittifaka zorluyor. Peki, neden?

Asgarî müştereklerde buluşarak iç cephesini güçlendirmeyenler yenilmeye mahkûmdur. Antiemperyalist mücadelede başarıya ulaşmak istiyorsanız emperyalist cephenin karşısına mümkün olan en büyük, en kalabalık güçle çıkmak zorundasınız. Çünkü güç, güçle yenilir. Antiemperyalist mücadelede, mücadele cephesinde mevziye girmiş kitleleri çeşitli politik ayrılıklar üzerinden bölmeye çalışmak emperyalizmin hesabına çalışmaktır, düşman ordusuna askerlik yapmaktır. Kimsenin "Sen İslamcısın, vatan savunmasına gelme; sen komünistsin, vatan savunmasına gelme; sen Atatürkçüsün, vatan savunmasına gelme!" deme lüksü yoktur, olamaz. Hangi politik görüşe, hangi toplumsal sınıfa ait olursa olsun tam bağımsızlık ve antiemperyalizm konusunda buluştuğumuz her grubu örgütlemek zorundayız. Düşman gelmiş, kapıya dayanmışsa elinde olan her neyse onunla yapabileceğinin en iyisini yapmak zorunda kalırsın. Mustafa Kemal'in 1919'da yaptığı da tam olarak budur.

Kitabı okuduktan sonra şöyle bir izlenim oluştu bende. Bu kitap Atatürkçülüğü tarihsel temellerine dayanarak öğrenmek için okunacak bir kitap değil. Bunun için başka kaynaklara bakmanız gerekecek. Zaten kitabın kaynakçasında yazar sizi bu kitaplara yönlendiriyor. Mustafa Solak bu kitabında Atatürkçülüğe güncel politika perspektifinden bakıyor. 21. Yüzyılın Türkiye'sinin nesnel gerçekliğinde kendini Atatürkçü olarak tanımlayan bir politik öznenin güncel siyasi olaylara hangi açıdan bakması gerektiğini, olayları ve görüşleri hangi temel ilkeler dahilinde analiz etmesi gerektiğini anlatıyor. Günümüzde yaşanan politik olaylara bakarken, geçmişte benzer olaylar karşısında Mustafa Kemal'in aldığı devrimci tutumlardan hareketle yorumlar yapıyor. Bu açıdan bakarsak geçmişin devrimci pratiğini günümüzün nesnel gerçekliğine, dolayısıyla geleceğe taşıyor. Günümüzde yaşanan ekonomik, politik, kültürel olaylar karşısında 21. Yüzyılda yaşayan bir Atatürkçü bireyin hangi açıdan bakması gerektiğini açık ve net örneklerle topluma açıklıyor. Kendini Atatürkçü olarak topluma yansıtan bir takım kimselerin Atatürkçülükle çelişen tavırlarını da açık bir biçimde ortaya koyarak bir anlamda onların da foyasını açığa çıkarıyor. 

Atatürk adına ve Atatürkçülüğe belli bir mesafeden bakan muhafazakâr seçmenin özellikle bu kitabı okumasını tavsiye ediyorum. Birtakım tarikat camaat ağalarının sürekli karalamaya çalıştığı Atatürk gerçekte kimmiş, ülkemiz ve milletimiz için neler yapmış bunları öğrenmek için mutlaka bu kitabı okumalılar. Son yıllarda muhafazakâr seçmen ile Atatürkçü seçmen arasında nifak tohumları ekerek ülkenin milli birlik ve beraberliğini bozmaya çalışanların hain emellerine ulaşamaması için bu kitabın muhafazakâr kitleler tarafından derinlemesine okunup tartışılması gerekiyor.

Kişisel yaşamımda deneyimlediğim şöyle bir durum var: Medyada Atatürkçülük adına yazan, konuşan kimselerin Atatürkçülük adına yazıp söyledikleri yüzünden kendini Atatürkçü olarak tanımlayan kimseler zan altında kalıyorlar. Özellikle muhafazakâr kesimlere yönelik hakaret içerikli paylaşımları Atatürkçülük adına yapan bu densizler yüzünden muhafazakâr kitleler Atatürk'e ve Atatürkçülere mesafeli yaklaşmak zorunda kalıyor. Milli birlik ve beraberliğin inşası için bu mesafenin hızla ortadan kaldırılması, antiemperyalist bir program etrafında Atatürkçü ve muhafazakâr kitlelerin örgütlenmesi gerekiyor. Gerçek Atatürkçülerin güncel politik olaylar karşısında nasıl düşündüğünü ortaya koyan bu kitap işte tam olarak bu ihtiyacı karşılayacak.

Atatürkçülük kisvesi altında Türk milletini laik-muhafazakâr olarak bölmeye çalışanlara karşı milli birlik ve beraberlik yolunun taşlarını döşeyecek. Atatürkçü olduğunu iddia eden birtakım gazeteler, televizyonlar Atatürkçülükle uzaktan yakından alakası olmayacak bir yayın politikasıyla yönetiliyorlar. Burada istihdam edilen yazarlar da maalesef aynı yolun yolcusu. Bunlardan bir kaçını 6 ay düzenli olarak takip eden, politik analiz yeteneği ortanın biraz altında olan bir Atatürkçü yurttaş, muhafazakâr kitlelere karşı kin ve nefretle dolar. Aynı şekilde muhafazakâr olduğunu iddia eden birtakım gazeteleri, televizyonları takip eden, analiz yeteneği ortanın biraz altında olan bir muhafazakâr yurttaş da Atatürkçü kitlelere karşı kin ve nefretle dolar. Bu kin ve nefret dili kime hizmet ediyor? Bu yazarları o gazetelerde kimler istihdam ediyor? Kimlerin referanslarıyla o gazetelerde yazıp o televizyonlarda konuşarak milletin bir parçasını diğer parçasına karşı kin ve düşmanlığa davet ediyorlar? Bu rövanşist yaklaşım kimlerin çıkarına hizmet ediyor? Atatürkçüler, bu konuda uyanık olmak zorundalar. Yılların Atatürkçüsü yazarların son beş yılda nereden nereye savrulduklarını açık bir biçimde görmeleri lâzım. Muhafazakârlar, bu konuda uyanık olmak zorundalar. Emperyalizmin hizmetindeki sözde İslamcı yazarların kimlerle saf tuttuklarını açık bir biçimde görmeleri lâzım. Mustafa Solak bu kitabında Atatürkçü kitlelerin bunları görmesi adına elinden geleni yapmış. Muhafazakâr bir yazar da kendi kitlesinin görmesi için benzer bir çalışma yapabilir.

Özellikle son birkaç yıldır kendi ideolojik köklerine yabancılaştığı için Atatürkçülüğün çok çok uzağındaki noktalara savrulan Atatürkçü seçmenin okuması gereken bir kitap bu. Bonzai kafası yaşadığı için bölücülerin partisine baraj atlatmaya çalışan Atatürkçü seçmenin de okuması gereken bir kitap bu! Mustafa Kemal adının arkasına saklanarak Batı yanlısı politika yapan ve böylece Atatürkçü tabanı kandıranların maskesini düşürüyor bu kitap. Atatürkçü olduğunu iddia edip bölüclerin trenine vagon olanların ipliğini pazara çıkarıyor. Bu kitabı okuyunca AB ve ABD sevdalısı "Natotürkçü"lerin kimler olduğunu öğreniyorsunuz. Bilerek Natotürkçü diyorum zira bunlar asla Atatürkçü olamazlar!!! Atatürk'ün kurduğu partide Atatürk'ün ideolojisine ihanet edenlerin kimlerle el ele kol kola ittifak kurup Türk milletinin tarihsel kaderine nasıl ihanet ettiklerini görüyorsunuz. Her şeyden önemlisi de bugün Atatürk adının ardına saklanarak politika yapan, Atatürkçülüğü pazarlayarak bir yerlere gelen kimselerin iç ve dış siyasi olaylar karşısındaki tutumlarının sığlığını göreceksiniz. Sizleri kimlerin Atatürk'le aldattığını öğreneceksiniz.

Allah'la Aldatmak'ın kitabını Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk yazmıştı. O kitabı okuduğumuzda Allah adını anarak İslâm'a ihanet edenlerin kimler olduğunu öğrenmiştik. Mustafa Solak'ın Atatürkçülük kitabıyla "Atatürk'le Aldatmak" olgusuna kısa bir giriş yapıyoruz. Kitap yeterince başarılı; ama yeterli değil! Umuyorum ki yazarımızın bir sonraki kitabının adı "Atatürk'le Aldatmak" olur. Zira adı hazır olan bu kitabın içeriğini doldurmak için çok fazla araştırma yapmasına gerek kalmayacak. Her geçen gün yeni bir Atatürk'le aldatma vakasıyla karşılaşıyoruz. Sadece güncel olanları yazsa bir yılda 300 sayfalık malzeme çıkar. Yazara istimaket vermek hakkımız ve haddimiz değil; fakat birinin çıkıp, toplumu Atatürk'ün adıyla aldatan hainleri teker teker afişe etmesi gerekiyor. Yoksa Türk milleti o sahtekarlar tarafından aldatılmaya devam edecektir.

Bazen toplumsal ihtiyaçlar, o ülkenin yazarlarına birtakım sorumluluklar yükler. Mustafa Solak'ın bu sorumluluğun gereğini yapacağına olan inancımız tamdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder