3 Nisan 2020 Cuma

MUSTAFA SOLAK'IN "GAYRİMİLLİ EĞİTİM" KİTABINDAN HAREKETLE "MİLLÎ EĞİTİM"İN YENİDEN İNŞASI ÜZERİNE...

Hiç düşündünüz mü? "Elitist Kemalist cumhuriyet rejimi" diyerek aşağılamaya çalıştığınız dönemin insanları devleti baştan aşağı yeniden inşa ederken iki bakanlığın adına özellikle "millî" ifadesini neden getirmişler? Biri "Millî Savunma Bakanlığı"! Bunun adında niçin millî ifadesinin olduğunu az çok anlayabiliyoruz; fakat birkaç istisnai durum olmakla birlikte bütün dünyada "Eğitim Bakanlığı" olarak anılan bir bakanlığa niçin "Millî Eğitim Bakanlığı" demiş bu "elitist Kemalistler"? Akşam rakıyı fazla kaçırdıkları için sabah kopyala yapıştır yapmış olabilirler değil mi?

Saçmalamayı bir kenara bırakalım. Yukarıdaki gibi düşünenler varsa çevrenizde onlar da saçlamalayı bıraksın artık. Ellerini vicdanlarına koyup vatansever ve fedakâr oldukları konusunda zerre kadar şüphe duymadığımız Kemalist kadroların hakkını versinler. Cumhuriyeti kuran Kemalist kadroların tamamı neyi ne amaçla ne hedefle yaptığını bilen, ülkemizin ve dünyanın nesnel gerçeklerini doğru bir biçimde analiz edebilen, her bakımdan yetişmiş, donanımlı vatansever kadrolardı. Bir bakanlığın adına "millî" ifadesini getirirken kırk kere düşünüp bir kere karar vermişlerdir.

Eğitim millî olmalıdır. Peki, neden? Her bakımdan donanımlı çağdaş bireyler yetiştirmenin yolu millî eğitimden geçer. Millî olmayan bir eğitimle de çağdaş bireyler yetiştirilemez mi? Tabiî ki millî olmayan bir eğitimle de çağdaş bireyler yetiştirmeniz mümkündür; fakat bu bireyler çağdaş olmalarına rağmen ülkesinin çıkarlarını savunmayan, emperyalizme karşı direnmeyen, emperyalizme karşı direnmeyi bir yana bırakalım emperyalistlerle işbirliği içinde çalışan, düşman ordusuna askerlik eden komprador bireyler olurlar. Bugün ülkemizde her bakımdan çağdaş bir hayat tarzını benimsemiş olmalarına rağmen emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden komprador aydınların mebzul miktarda olmasının temel nedeni işte bu gayrimillî eğitim yapılanmasıdır. Millî bir eğitim alan bireyler ise emperyalizme karşı örgütlü bir direnişin içinde olurlar. Dünyada esen kuvvetli politik rüzgârlara kapılıp, başka ülkelerin çıkarlarını kendi ülkelerinin çıkarlarından üstün görmezler. Her açıdan bağımsız düşünebilen, özgür bireyler yaratmanın yolu millî bir eğitimden geçer. Eğitimi millî olmayan ülkelerin eğitim sistemi, emperyalizmin hesabına çalışan çağdaş köleler yetiştirir.

Mustafa Solak'ın Gayrimillî Eğitim kitabında Türk Eğitim Sistemi'nin nasıl bu günkü haline getirildiği kademe kademe anlatılıyor. İlk aşamada 40'lı yıllardan itibaren Türk eğitiminin ABD emperyalizminin güdümüne nasıl sokulduğunu öğreniyoruz. Bu noktada ülkemizin bütün kurumlarına sızan Gladyo yapılanmasının eğitim kurumlarına da nasıl sızdığını, Türk eğitim sistemini yönlendiren kurullarda karar alıcı mekanizmaları nasıl ele geçirdiğini öğreniyoruz. Ele geçirilen bu karar alıcı mekanizmalar sayesinde ülkemizin eğitiminde hâkim kılınan Amerikan pedagojisinin yozlaştırıcı dehlizlerinde kaybolan Türk eğitimcisinin çaresizliğini daha iyi anlıyoruz. Bizim pratiğimizden çıkmayan, bizim sosyokültürel yapımıza uymayan gayrimillî bir eğitim sistemi yüzünden ülkemizin gencecik bilinçlerinin nasıl yönlendirildiğini, nasıl beyinlerinin yıkandığını öğreniyoruz. Daha sonra ise bilinçli bir program izlenerek, Kemalist devrimin eğitim alanındaki başarılı uygulamalarıyla elde edilen kazanımların birer birer nasıl kaybedildiğini öğreniyoruz. Öğrendikçe kahroluyoruz.

Emperyalizm, karşısında akıl ve bilimin ışığında aydınlanmış özgür bireylerden oluşan bir millet görmek istemez. Çünkü böyle bir milleti istediği oranda sömüremez. Emperyalizm; akıl ve bilimi terk etmiş, binbir çeşit softanın elinde oyuncak olmuş, koyun gibi güdülebilen bir millet ister. Bu yüzden herhangi bir ülkeye girmeyi amaçlayan emperyalistlerin ele aldığı ilk toplumsal kurum eğitim olur. Eğitimini ele geçirip çökerttiğiniz bir milletin direnme gücünü en aza indirirsiniz. Cahil bir milleti çeşitli tefrikalar bularak, yoksa icat ederek birbirine karşı kışkırtırsınız. Böylece tek kurşun atmadan ülke teslim alabilirsiniz. Osmanlının eğitim sistemi İngiliz muhipleri, Amerikan mandacıları, Fransız hayranları yetiştiriyordu. Gayrimillî eğitim de günümüzde aynı işlevi farklı araçları kullanarak yerine getiriyor. Akıl ve bilimin ışığında ilerlemekten uzaklaşan Türk milleti, emperyalizmin bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine açık bir hâle geliyor.

Son dönemde ise yeni müfredat hazırlanırken birtakım sözde pedagojik gerekçelerin arkasına saklanarak "Atatürksüz bir müfredat" oluşturmaya çalışanların yaptıklarını kanıtlarıyla ortaya koyuyor, amaçlarını deşifre ediyor. Bu kitabın, eğitim politikalarını eleştiren diğer eğitim kitaplarından büyük bir farkı da işte tam olarak burada ortaya çıkıyor. İddialarının tamamını kaynak göstererek kanıtlıyor yazar. Bu kitapta iddia edilenlerin hiçbirini yapmadık diyemezler, çünkü hepsi resmi belge üzerinde kanıtlı belgeli faaliyetler. Müfredatın eski hâli nasıl, yani hâlinde neler çıkarılmış, neler eklenmiş hepsi ortada! Ders kitaplarından neler çıkarılmış, yerine neler eklenmiş hepsi ortada. Yazar "Atatürksüz müfredat" iddiasında bulunurken desteksiz sallamıyor. Bu açıdan iktidarın eğitim politikalarını eleştiren diğer kitaplardan ayrılıyor Gayrimillî Eğitim. Belge nedir, nasıl analiz edilir, bunları çok iyi bilen bir tarihçinin kaleminden böyle bir çalışmayı okumanın hazzını duyuyoruz. "Şuradan ne çıkarır da bir şekilde iktidara vururum." derdinde değil yazar! Olumlu uygulamaları da göstererek biz okurlarını nesnel bir değerlendirme yaptığına ikna edecek kadar veri paylaşıyor.

Kitabın son bölümünde ise gerici müfredat ve gayrimillî eğitim politikalarına karşı nasıl mücadele edileceğini anlatıyor. Millî bir eğitimin yeniden inşa edilmesi sürecine hizmet etmek amacıyla mücadeleyi örgütleyen sivil toplum kuruluşlarının taktik ve stratejik olarak neler yapmaları gerektiğini söylüyor. Bu açıdan da sadece eleştiren fakat çözüme yönelik bir strateji ortaya koymayan kitaplardan ayrılıyor. Artık geleceğe yönelik ciddi bir çözüm programı sunmayan eleştirel kitapları okumuyorum. Hataları da olsa, eksikleri de olsa bir çözüm yolu getirmeyen eleştirilerin faydasız olduğuna inanıyorum. Dünya devrim tarihinin altın yasasıdır: Kuramayan yıkamaz! Yerine daha iyisini kuramayacağınız bir köhne sistemi yıkmayı başaramazsınız. Mustafa Kemâl Atatürk'ü farklı kılan en önemli şey budur. O, deha düzeyinde bir "kurucu"dur. Daha iyisini kurabildiği için eskiyi yıkmayı başarabilmiştir. Biz daha iyisi kurmayı başaramadığımız için yıkamıyoruz. Bu da bir özeleştiri olarak burada dursun.

Türk Eğitim Sistemi'nin nasıl "millî" olmaktan çıkarılarak "gayrimillî" bir eğitim hâline getirildiğini öğrenmek isteyen herkesin okuması gereken bir kitap bu. Ülkemizde yeniden "antiemperyalist bir millî eğitim"in inşa edilebilmesi için bu gayrimilli eğitim kuyusuna nasıl düştüğümüzü iyi bilmeliyiz. Çünkü neden düştüğünü bilmeyen nasıl ayağa kalacağını da bilemez!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder